12 Kasım 2008 Çarşamba

Frikik Gibi Taç Atıyor!

Stoke City'li Rory Delap'ın kullandığı taçlar, rakibi şaşkına çeviriyor...

İlhan Mansız

Beşiktaş’ta yıldızı parlayan, Milli Takım’la Dünya 3.’lüğü yaşadıktan sonra Vissel Kobe’ye transfer olan İlhan Mansız, 1,5 yıl önce A.Gücü’nde ara verdiği futbola veda etti. Hatalı operasyon nedeniyle sağ dizinden 3 ameliyat olan, sakatlığının nüksettiği dönemde trafik kazası geçiren ve sol dizi de hasar göran İlhan, doktorların tavsiyesiyle futbolu bıraktı.

İlhan Mansız’ın hayat hikayesi;

Almanya’da doğan ve annesi terzi, babası fabrika işçisi olan İlhan Mansız, 9 yaşındayken annesi kardeşi ve ablası ile birlikte ailesinin memleketi olan Eskişehir’e döndü. 4 yılını Eskişehir’de geçirdi ve ailesin Almanya’da kalması sebebiyle geri döndü. Bu dönüşle birlikte futbol hayatı da orada başladı.Ayrıca kardeşi Erman Mansız da Köln takımının genç takımında oynamaktadır.

Kariyeri

SV Lenzfried, Elmadağspor ve Augsburg takımlarında oynadığı futbol ve attığı gollerle dikkat çekti. Augsburg takımıyla Almanya Gençler Şampiyonluğu yaşayan İlhan, bir sene sonra ülkenin köklü takımlarından FC Köln’e transfer oldu. 19 yaşında yaptığı bu transferle futboldan ilk defa para kazandı. Kazandığı ilk parayla kendisine bir müzik seti almıştır.

Bundan sonraki dönemde ise ailesinin baskısıyla, Türkiye’deki futbol macerası başladı. İki senelik sözleşme ile Gençlerbirliği’ne transfer oldu. Ancak uyumsuzluk ve başarısızlık sebebiyle 6 ay sonra Almanya’ya döndü. Münih Türkgücü’nde amatör olarak futbola devam ederken parasal sorunlar nedeniyle tekrar Türkiye’ye dönmeye karar verdi. İkinci Türkiye seferine İkinci Lig takımlarından Kuşadasıspor’da başladı.

Daha önceki Türkiye deneyiminde yaşadığı uyum sorunu Kuşadası’nda yine baş gösterdi. Kuşadası’ndan Samsunspor’a transferinden sonra futbolu bırakarak, yarım bıraktığı FOS Kempten Ekonomi Bölümü’ne devam etmeyi düşündü. Fakat son anda verdiği kararla Samsun’da kaldı.

Samsun’da 3 sezon boyunca son derece başarılı bir performans gösterdi ve olaylı bir şekilde takım arkadaşı Tümer Metin ve Erman Güraçar ile beraber Beşiktaş’a transfer oldu. Beşiktaş’ta ilk sezonu olan 2001/2002 sezonunda başarılı performansını sürdürdü ve attığı 21 golle gol krallığına ulaştı. Bu sayede Milli Takım’a kadar yükseldi.

Türk Milli Takımı’nın dünya üçüncüsü olarak tarihe geçtiği 2002 Dünya Kupası’nda üç gol attı. Ancak bu goller içinde çeyrek final maçında Senegal’e uzatmalarda (dakika 94) attığı altın gol hayatının en önemli golü oldu. Bu sayede tüm dünyada tanınır hale geldi.

Dünya kupası sonrası uzun süren sakatlıklar serisi başladı ve bir sonraki sezon olan 2002/2003 sezonunda uzun süre Beşiktaş’ta kadroya giremedi. Ancak sezon ilerledikçe düzeldi ve lig şampiyonluğunda büyük rol aldı.

2003/2004 sezonuna da son derece başarılı bir başlangıç yapan İlhan Mansız, devre arası Japon takımı Vissel Kobe’ye transfer oldu. Ancak Japonya’da da kısa sürede sakatlandı , forma giydiği tek maçta da sarı kart gördü ve gol atamadı. Sözleşmesi iptal edildi.

Daha sonra Almanya’ya döndü ve kısa süren Hertha Berlin ile anlaşması yine sakatlığı nedeniyle iptal edildi. 2005/2006 sezonunda sakatlığı geçti ve Sezon başında Ankaragücü’ne transfer oldu.Ankaragücünde oynadığı 9 maçta 4 gol atarak, başarılı bir performans sergiledi.

2006/2007 sezonu başında Almanya”da gecirdigi trafik kazasi nedeniyle futbolu bıraktığını açıkladı.

Beşiktaş formasıyla ligde 58 maçta 36 gol atma başarısını göstermiştir.

Şimdi “Doktorlar” adlı dizide oyunculuk yapmaktadır ve buzda dans adlı buz pateni yarışmasında yarışmacıdır. Son olarak bacağındaki sakatlığın geçmesi sebebiyle futbola devam edebileceğini açıklamıştır. Ve daha sonra buzda dans adlı buz pateni yarışmasında 1.olmuştur.Ayrıca yakışıklılığıyla tüm kızların gönlünü fethetmiştir.

Numancia - Real Betis

İspanya'da Aurelio kendini buldu ve son Numancia maçında da ağlara 2 gol bıraktı.



Not: Eğer videoyu görüntüleyemiyorsanız aşşağıdaki linke tıklayın.

TIKLA İZLE

Aston Villa - Midlessbrough

Tuncay gollerine devam ediyor, Midlessbrough kazanıyor.

Aston Villa v Middlesbrough

Dean Saunders

Türkiye Kupası maçından sonra Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nın ortasına Galatasaray bayrağı diken teknik direktör Greame Souness’la baba-oğul gibi her yere birlikte giden Galatasaray’ın efsane futbolcularından. 1996 ‘da Türkiye Kupası finalinde Fenerbahçe ‘ye attığı gol ‘unutulmazlar’ arasına girdi. Fatih Terim ‘in gelişiyle Nottingham Forest takımına gitmişti. Şu an antrenör yardımcısı.

Marco Van Basten

Futbol kariyerine yedi yaşında UVV Utrecht kulübünde başladı. Profesyonel kariyerine ise 1981 yılında başladı Ajax takımında başladı. Ajax'ta forma giydiği sürede 172 maçta 151 gol atma başarısı gösterdi. 1985-86'da Avrupa gol kralı olarak altın ayakkabı kazandı. 1987'de Kupa Galipleri Kupası'nı kaldırdı.

1987'de Ajax'tan ayrılarak İtalya'nın A.C. Milan takımına geçti. Frank Rijkaard ve Ruud Gullit ile birlikte A.C. Milan'da büyük başarılar kazandılar. 1988'deki İtalya Ligi şüampiyonluğundan sonra 1989 ve 1990'da iki kez Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazandı. 1988 Avrupa şampiyonasında attığı gol, dünyanın en güzel gollerinden biri olarak kabul edilir. Aynı sene adidas firması tarafından altıntop alarak ödüllendirildi. Bu ödül töreninde Galatasaraylı Tanju Çolak 39 gol atarak Avrupa gol kralı oldu ve altın ayakkabı aldı. 1992 ve 1993'te iki lig şampiyonluğu daha kazandıktan sonra ayak bileğindeki kronikleşen sakatlık yüzünden 29 yaşında futbolu bıraktı.Rakip defanslar Van Bastene kasıtlı olarak fauller yapmaktadılar bu yuzdende çok kolay sakatlanıyordu van basten gunumuz futbolundaki en iyi forvetlerden bırısıdır. Oynadığı son maç 26 Mayıs 1993'teki Şampiyonlar Ligi finaliydi.

Bu arada Hollanda Milli Futbol Takımı'yla 1988'de Avrupa şampiyonu oldu. Attığı 5 golle şampiyonanın gol kralı ünvanını da kazandı.

Van Basten Temmuz 2004'den beri Hollanda Millî Takımı antrenörlüğünü yapmaktaydı.2008 sezonunda AJAX IN başına getirildi.Van basten dunyanın en iyi forvetlerinden biri olarak kabul edilir.

Gheorge Hagi

Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi yabancı oyuncularından birisi. Karpatların Maradonası olarak bilinir. Ülkesinde ve Türkiye’de en çok tanınan oyunculardan biri olan Hagi, ülkesi dışında İspanya ve dünyanın en büyük kulüplerinden Real Madrid ve Barcelona’da da oynadı. Galatasaray’da hem kendi hem de Galatasaray’ın en parlak dönemini yaşadı.

Hagi ülkesi Romanya'da 6 kez yılın futbolcusu ve son olarak da yüzyılın futbolcusu seçildi

1990-1992 sezonunda 25 yaşında ispanya'nın dünyaca ünlü kulübü Real Madrid'e transfer oldu. Real Madrid'te istenen başarıyı gösteremeyince 2 sezon sonunda İtalya'nın Brescia Calcio takımına transfer oldu (1992-1994 sezonu).

1994 yılında Amerika'da yapılan Dünya Kupasında Romanya Milli takımı ile gösterdiği performansla Barcelona'nın Hollanda'lu ünlü teknik adamı Johan Cruyff'un dikkatini çekti ve 1994-1995 sezonunda tekrar İspanya'ya döndü ve 2 sezon Barcelona forması giydi. burada toplam 200 gol attı.

Johan Cruyff yıldızı barışmayan Hagi 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası sonrası Fatih Terim'in ısrarlarıyla 31 yaşında Galatasaray ile sözleşme imzaladı. İmzadan hemen sonra yoğun eleştirler alan Galatasaray kulübünün imdadına gösterdiği üstün performansla Hagi cevap verdi. Galatasaray'da 5 sezon forma giyen Hagi, kariyerinde en çok forma giydiği ve en çok gol attığı takım Galatasaray oldu. Taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazandı. Ünlü 10 numara, çektiği sert, isabetli şutları ve firikikten attığı gollerle, Galatasaray seyircisini unutulmazları arasına girmeti başarmıştır. Attığı goller sonrasında Galatasaray tribünleri I Love Hagi şeklinde tezahürat yaparak Hagi ye olan sevgilerini gösterdiler. 2000-2001 sezonu sonunda Galatasaray'da taşıdığı 10 numaralı formasıyla 36 yaşında yeşil sahalara veda etti. Galatasaray Kulübü Hagi 'nin taşıdğı 10 numaralı formayı 2002 yılına kadar müzeye kaldırdı. 2002-2003 sezonunda Fatih Terim' in tekrar gelişiyle Brezilyalı Jorge Felipe formayı giydi 2003-2004 sezonunda tekrar Galatasaray geri dönen Hakan Şükür 10 numarayı 1 sezon giydi. Hakan Şükür 10 numaralı formayı, Hagi 'nin anısına ismini Hagi 'nin H sile H. Şükür yazdırarak giydi.

Pierre Van Hoijdonk

Serbest vuruşlardaki ustalığı ile tanınan Pierre van Hooijdonk, bu konuda dünyanın önde gelen isimlerinden biriydi. 2003 yılında Hollanda’nın Feyenoord takımından ayrılarak Fenerbahçe’ye geldi. ilk şampiyonluğunu 2003-2004 sezonu sonunda yaşadı. Pierre Paulus Wielaartus van Hooijdonk aynı sezon 24 gol atarken, 10 gol pasına da imzasını koydu ve 5 topu çizgiden çıkardı. 2005-2006 sezon başı Fenerbahçe’den ayrılarak NAC Breda takımına transfer oldu.

Daniel Amokachi

1996 yılında 1,750 bin Sterlin karşılığında Beşiktaş’a transfer oldu. 3 yıl Beşiktaş forması giydi. 77 kez Beşiktaş formasını giyerek o dönem için Beşiktaş’ta en çok forma giyen yabancı oyuncu rekorunu kırdı. Beşiktaş’ta 1′er Türkiye Kupası, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık Kupası şampiyonluğu yaşadı. Sürati ve tekniği ile Beşiktaş’ın unutulmaz futbolcuları arasına girdi.

Adrian Ilie

Türkiye’de Beşiktaş ve Galatasaray formalarını giyen İlie, Romanya Milli Futbol Takımı formasını da 10 yıl boyunca başarıyla taşıdı. Beşiktaş’tan sonra FC Zürich takımına transfer oldu, bu takımda kısa bir süre oynadıktan sonra dizinden geçirdiği bir sakatlık nedeniyle 31 yaşında futbolu bıraktı.

Gheorge Popescu

1997′de Galatasaray’a transfer oldu. Popescu 2001-02 sezonunda Lecce’ye transfer olana kadar sarı-kırmızılı forma ile 3 lig şampiyonluğu, 2 Türkiye, 1 UEFA Kupası ve 1 de Süper Kupa kazanarak Galatasaray’da büyük başarılara imza attı. Romanya’da bir çok futbolcu kendisini idol olarak görür. Barcelona’da oynadığı dönemlerde milyonlarca taraftarı kendisine hayran bıraktı, İngiltere’de oynadığı dönemde ise kendisine ‘Demir Adam’ lakabı takıldı.

Madida

1992 yılında Kaizer Chiefs takımından Beşiktaş’a transfer oldu. Sağ açık, orta saha, sağ bek ve forvet olmak üzere birçok pozisyonda başarıyla ve istikrarla forma giydi. Beşiktaş’ta 3 sezon boyunca oynayarak en uzun süre oynayan futbolculardan biri oldu. Beşiktaş’ta oynadığı 76 lig maçında 16 gol attı. Bu dönemde 1 Lig, 1 Kupa şampiyonluğu yaşadı.

Beşiktaş’tan sonra ülkesi Afrika’ya dönüp futbol okulu açacağını öne sürerek, Beşiktaş’tan ayrıldı. Söylediğini yapmak yerine Antalyaspor’a transfer oldu.

Hami Mandıralı

Hami Mandıralı, Trabzonspor forması altında attığı toplam 218 golle bordo-mavili ekibin en çok gol atan oyuncusu unvanını kazandı.

Trabzonspor alt yapısından yetişen Hami Mandıralı 1985-2002 yılları arasında (1997/98 döneminde Almanya’nın Schalke 04 takımında oynadı) attığı 218 golün bir çoğunu frikikten kaydederek haklı olarak “bombacı” unvanını da kazandı.Hami Trabzonspor’un Avrupa kupalarında en fazla golü atan oyuncusu oldu.


Mandıralı 2002 sezonunda Trabzonspor’dan ayrılarak Ankaragücü takımına transfer oldu.Hami halen Türkiye liginde Tanju Çolak’tan sonra en çok gol atan 2. futbolcudur.

Alan Shearer

Bir dönem İngiltere Milli Takım kaptanlığı yapan Alan Shearer, geçen sezon dizindeki sakatlık nedeniyle futbolu bırakma kararı aldı. Adını Southampton’da duyuran Shearer, Arsenal’e attığı 3 golle Premier Lig’de hat-trick yapan en genç futbolcu unvanını kazandı. 1992′de Blackburn’e, 1996′da Newcastle’a geçti. 2002′de Premier Lig’de 200 golü geçen ilk futbolcu oldu.

Alex de Souza

Alex 20 Haziran 2004 tarihinde Brezilya’nın Cruzeiro Esporte Clube takımından transfer edildi. Temmuz 2004′de Copa América’yı kazanan Brezilya Millî Futbol ikinci Takımı’nın kaptanlığını yaptı. 2006-2007 sezonunda Türkiye Süper Ligi’ni 19 golle tamamlayarak, Fenerbahçe tarihinde gol kralı olan ilk yabancı futbolcu olma unvanını kazandı.

John Carew

Beşiktaş’ta 18 gol atmasına rağmen medya organları tarafından yoğun şekilde eleştirildi. Beşiktaşlı taraftarların en sevdiği oyunculardan biri iken yaklaşık 8 milyon Avro karşılığında O.Lyon’a satıldı. Şu anda İngiltere’nin Aston Villa takımında forma giyiyor.

Beşiktaş’ın UEFA Kupası 4. tur mücadelesinde karşılaştığı Valerangra’nın formasını giyen Carew, 80. dakikadan sonra attığı 3 gol ile Beşiktaş’ın UEFA kupasından elenmesini sağladı.

Taffarel

Brezilya Milli Futbol Takımı tarihinde kaleci formasını en çok giyen oyuncu. Penaltı atışlarında çok başarılı olan Taffarel, Galatasaray’ın 2000 yılında kazandığı UEFA Kupası ve Süper Kupa şampiyonluğunda büyük pay sahibi olmuştur. Örnek aile babası ve beyfendi kişiliğiyle Türkiye’de taraflı tarafsız herkesin gönlünü fethetti.

Emil Kostadinov

1994 Dünya Kupası’nda dördüncü olan Bulgaristan’ın efsane kadrosunda yer alan oyunculardan biriydi. CSKA Sofia, Porto, Deportivo La Coruna ve Bayern Münih’te oynadıktan sonra 1996-97 sezonunda Fenerbahçe forması giydi.

Super Mario Jardel

1996 yılında Porto’ya transfer olup 125 maçda 150 gol’e imza attı. FC Porto’nun ardından 16 milyon Avro’ya Galatasaray’a transferi gerçekleşti. 2000 yılında resmi maçlarda attığı 58 gol ile Avrupa’nın en golcü ismi oldu. 2000 yılında Galatasaray formasıyla, Şampiyonlar Ligi’nde gol kralı unvanını aldı.

Pascal Nouma

2000 sezonunda Nevio Scala’nın çalıştırdığı Beşiktaş’a transfer oldu. Hırsı ile kendini kısa sürede taraftara beğendirdi. Ancak Beşiktaş gibi o da sezonu aynı seviyede tamamlayamadı ve sezon sonunda Türkiye’den ayrıldı. Tamamen amatör ruhla oynadığı futbol ve tepkisini anında sahada göstermesiyle, takıma zarar verse dahi, Beşiktaşlı taraftarların sevgilisi oldu. Bir senelik Marsilya kariyerinden sonra Beşiktaş taraftarlarının gelmesi için yaptığı baskı ile tekrar Beşiktaş’a transfer oldu. Bir iki maç dışında Beşiktaş’taki ikinci sezonunda da çok başarılı bir sezon geçirdi . Fenerbahçe’ye attığı gol sonrası yaptığı hareket çok tartışıldı. Beşiktaş Yönetim Kurulu baskılara dayanamayarak ligin bitimine birkaç hafta kala sözleşmesini feshetti.

Nouma saha içinde yaptıklarıyla ve saha dışında yaptıklarıyla da hep gündemdeydi. Bu olaylar birinci sonunu hazırladı Pascal’ın. Taraftar istedi, Kartal’a döndü. İlk macerasında yaşadığı olaylardan ders aldığını söylüyordu gelirken. Çok geçmeden ikinci ayrılık vakti gelmişti yine bir olaylı maç sonrası. Her şeye rağmen Nouma Beşiktaş taraftarını, Beşiktaş taraftarı da Nouma’yı hâlâ seviyor. Ara sıra İnönü’den Beşiktaş’ı seyrediyor, 21 numaralı formasıyla Nouma. İyi kötü anılarla unutulmamayı başarıyor.

“Türkiye tarihinde, ülkemize gelen AB vatandaşlarından sadece Pascal Nouma, “Ben Türküm” diyerek pasaport gişesinde Türkler bölümünden giriş yapmıştır.

Birde; Leeds United maçı, Beşiktaş 5-0 geride… Leeds kalecisi Marcus Münch ‘ün üstüne yürüyor. Nouma bir fedai gibi gelip bir tokat ve sarı kart. Burada kırmızı olmaması sanırım çok büyük bir şans.

Yazan Yılmaz Yazdığı Yılmaz

IVAN Klasnic.
Hırvat.
Milli futbolcu.Werder Bremen’in yıldızı.
28 yaşında. Önceki sene, herkesin başına gelebileceği gibi, apandisiti patladı, ameliyat oldu. Ama bu ameliyat sırasında nasıl olduysa oldu, böbrekleri hasar gördü, iflas etti. Ölüm çok yakındı.
Böbrek nakli şarttı.
Anneciği “ben veririm” dedi.
Aldılar anneden…
Taktılar oğluna…
Olmadı maalesef.

Bünyesi kabul etmedi.
Umutlar sönüverdi bir anda.
Sözleşmesi bitmişti bu arada…
Top oynayamıyor, idmana bile çıkamıyordu doğal olarak… Werder Bremen kulübü, “sporcu” kavramına yakışır bir davranışta bulundu; sanki “yeni transfer ediyormuş” gibi, bastı parayı, sözleşmesini yeniledi, “sen yeter ki moralini bozma” dedi.
Tahlil, tahlil, tahlil…
Babasının böbreği uydu.
Yine yattı ameliyat masasına.
Ve, mucize gerçekleşti.
Annesinin böbreğini kabul etmeyen bünye, ısrarla hayata tutunan bu gence, bir fırsat daha vermiş, babasının böbreğini kabul etmişti.
Ama öykü bitmemişti…

Ivan, giydi eşofmanlarını.
İdman, idman, idman…
2 ay içinde 2 kez organ nakli ameliyatı geçirmesine rağmen, insan üstü gayretle, başına gelenlerden 13 ay sonra, yeşil sahalara geri döndü, Werder Bremen’in “ilk 11″ formasını kaptı… Yeniden çıktığı ilk maçında, mükemmel futbol oynadığı yetmezmiş gibi, 2 de gol attı.

*
Almanya’nın dünyaca etkin dergisi Kicker, okurların verdiği oylarla, Ivan Klasnic’i “2007′nin sporcusu” ilan etti.
*
Ve, Türkiye…
*
Milli takımın, Beşiktaş’ın eski yıldızı İlhan Mansız, büyük bir medeni cesaret örneği göstererek katıldığı Buzda Dans Yarışması’nı birincilikle bitirdi. 150 bin lira ödül kazandı.

Sonra ne yaptı?
150 bin liralık ödülünü cebine atmak varken, gitti, Türkiye Böbrek Vakfı’na bağışladı.
E merak ettim…
Aradım İlhan’ı, sordum:

“Niye?”
Anlattı…
“Kazanırsam, ödülü mutlaka bir hayır kurumuna bağışlayacağım demiştim kendi kendime… Ama hangisine, karar vermemiştim… Ramazan ayıydı. Bir iftar daveti geldi bana… Türkiye Böbrek Vakfı’ndan… Gittim. Çocuklar vardı. Hepsi böbrek hastası… O küçücük çocukların hayata tutunmak için nasıl gayret sarf ettiklerini gördüğümde, hem çok duygulandım, hem de sağlıklı bir insan olarak utandım doğrusu… Üstelik, koskoca spor camiasından, sadece ben ve bilardo şampiyonumuz Semih Saygıner vardı orada… Başka kimse yoktu. Spor camiasının, biraz morale ihtiyacı olan bu çocuklara hiç destek vermediğini, umurlarında bile olmadığını gördüm. İşte o an, karar verdim. Kazanırsam, ödülümü Böbrek Vakfı’na bağışlayacaktım. Bağışladım.”
*
2007 geride kaldı.
Yılın “spor”cularını seçtik.
Şöyle bir bakıyorum listeye…
Kimi şampiyon.
Kimi golcü.
Kimi madalyalı.
Yani, seçtik de…
Aslında yılın “skor”cularını seçtik.
Çünkü seçtiğimiz tüm isimler, yaptıkları “skor”lar nedeniyle yılın ödülüne layık görüldüler.

*
O halde soralım bir daha:
Sizce yılın “spor”cusu kim?

Yılmaz Özdil

Kibariye ile Şov Yaptı

Steve Komphela, Gaziantepspor’la Türk futbolu için çalışmaya başladı. Çanakkale Dardanelspor’da da oynadı. 3 sene içinde sular seller gibi Türkçe konuşur oldu. İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu oluşu ve 4 dile hakim olması bu alandaki zekasını kanıtlıyor. TV programı bile yaptı. Bir ara Kibariye’yle göbek attı. Adı kaçakçılık olaylarında geçti. Türkçe’yi kullanışı ve samimiyetiyle çok göz önündeydi. Şu sıralar Güney Afrika’da yaşadığı söyleniyor ve futbola antrenörlükle devam ediyor.

“Bana pizivink dedi” sözüyle ününe ün katmıştır.

Ne maçtı ama

Tarih 17 Nisan 2005. İlk önce Beşiktaş'lı arkadaşlarımla maça gitmeyi planlıyorduk. Bu maça ilgi çok olduğundan ve deplasman bileti zaten zor bulunduğundan gitme ihtimalim düştü.

Sadece konuşulan skor değil veya Pancu'nun kaleye geçmeside değil. Herşeyiyle olaylı bir maçtı. İlk önce Beşiktaş taraftarı vapurla karşıya geçerken ortalığı ayağa kaldırdı. Resmen savaşa gider gibi meşaleler ve vapuru tıka basa doldurmaları hala gözlerimin önünde... Vapurla karşıya geçtikten sonra stada tezahüratlar halinde gidiş...

Neyse, maça gitme ihtimalim ortadan kalktıktan sonra bir cafe'de maçı izleyelim dedik. Cafe'ye bir gittik her yer dolu. Başka bir yere gittik yine yer yok. Evde o zaman en düşük paket digitürk var. Tek maç satın alalım bari dedim. Maç başladıktan 1 dakika sonra görüntü geldi. İzlemeye başladık. İyi ki satın almışım.

En nihayetinde Beşiktaş deplasmanda, kalesiz Fenerbahçe'yi 10 kişi yendi.

Avni Aker Panteri

Trabzonspor maçının ilk 6 dakikasında kalesinde 2 gol gören Rüştü, 80.dakikada yeniden sahnedeydi.
Ceza sahası dışında topa müdehale eden Rüştü'nün hareketinde maçın hakemi Bülent Yıldırım kritik bir kararla elle kontrol gerekçesiyle tecrübeli kaleciyi oyundan attı.

Bu anda Beşiktaş kenar yönetimi zor anlar yaşadı! Çünkü Koray, Mehmet Yozgatlı ve Bobo'yu oyuna alan Ertuğrul Sağlam 3 oyuncu değişikliği hakkını kullanmıştı! Bu nedenle kırmızı kart gören Rüştü soyunma odası yerine geri döndü ve turuncu formasını ters çevirip Bobo'ya uzattı.

İşte bu an, 2004-2005 sezonunda oynanan Fenerbahçe - Beşiktaş maçını akıllara getirdi.
O maçta da Cordoba'nın penaltı pozisyonu sonrasında oyundan atılması ve oyuncu değiştirme hakkının dolması nedeniyle kaleci formasını Pancu sırtına geçirmişti.

Pancu, o maçta çok başarılı kurtarışlara imza atmış, hatta penaltıya bile hamle yapmış fakat kalesinde görmüştü. Beşiktaş'ın Fenerbahçe'yi 4-3 yendiği maç sonrasında Pancu'nun adı "Kadıköy Panteri"ne çıkmış, adına formalar basılmıştı.

İşte 80. dakikada kaleye geçen Bobo da, en az o günkü kadar zor görevi teslim alan isim oldu!

Maçta Beşiktaş'ın galibiyet golünü atan ve daha sonra kaleye geçen Bobo Trabzonspor'un ataklarında kalesinde bir kaleci edasıyla durdu ve daha çok pozisyon kurtaran Pancu kadar olmasa da başarılı bir maç çıkarttı. Uzatma bölümüyle birlikte Rumen futbolcu 18 dakika kaleyi korumuştu, Bobo ise uzatmalarla birlikte 13 dakika sahada kaleci olarak görev aldı.

Bu süre içerisinde yan top yumruklayan ve iki şut çelen Bobo, kalede güven verdi!

Ve Beşiktaş tarihte bir kez daha kendi içinden bir panter çıkarttı; "Avni Aker Panteri"!

-BOBO: ''GOL YEMEYECEĞİMİ DÜŞÜNDÜM''-
Maça damgasını vuran Bobo, maçtan sonra yayıncı kuruluşa yaptığı açıklamada, Ceyhun'un kullandığı serbest vuruşta korktuğunu, Umut'un kafa vuruşunda ise iyi yer tuttuğundan dolayı topu kurtardığını söyledi.

''Takıma yardımcı olmak için kaleye geçtim. Sezonun başında fizik olarak hazır değildim. Dizimde ve belimde sorunlar vardı. Oyuna da sonradan girdim'' açıklamasını yapan Bobo, kaleye geçme konusunda Cisse'nin de istekli olduğunu, fakat kendisini iyi hissettiği için kaleye geçtiğini söyledi.

Takımının galibiyet golünü de atan Bobo, ''Kaleci değiştirirken Cisse kaleye geçmek istedi. Sonra ben de kaleye geçmek istedim. O an iyi olduğumu hissettim ve gol yemeyeceğimi düşündüm. Önden gelen toplar tehlikeliydi. Serbest vuruş pozisyonundan korktum. Kafa topu da tehlikeliydi. İlk defa kaleye geçtim. Kaleci olmak çok zor. En ufak hatada takımınız gol görüyor'' açıklamasını yaptı.

-RÜŞTÜ: ''TOPU GÖĞSÜMLE UZAKLAŞTIRDIM''-
Beşiktaş'ın deneyimli kalecisi Rüştü Reçber ise kırmızı kart pozisyonunda hakemlerin yanlış karar verdiğini, topu eliyle değil göğsüyle uzaklaştırdığını söyledi.

Rüştü, ''Haksız bir kırmızı karttı. Topu göğsümle uzaklaştırdım. Bunu televizyondan izleyince herkes görecek. Allah'tan maç bizim için kötü bitmedi'' diye konuştu.

Rüştü, Pancu'nun da bir Fenerbahçe maçında aynı biçimde Beşiktaş'ın kalesine geçip 1 sezon sonra Beşiktaş'tan ayrıldığını vurgulayarak espri yaptı ve maçtan sonra Bobo'yu, kendisine dikkat etmesi için uyardığını söyledi.

Euro 2000 - Türkiye

OTORİTELER "Sürpriz takım" diyorlardı Türkiye’ye...
Denizli karşı çıkıp; "Yanlış. Gruptan çıkmamız sürpriz olmaz. Normal bir sonuç olur bu." diyip ardından ekliyor:
"Beni böyle konuşmaya takımıma olan güvenim itiyor. Güvenim de şimdiye kadar aldığımız sonuçlardan kaynaklanıyor."
Haklıydı Denizli...
Bu takım, EURO 2000’in favorilerinden Almanya’yı eleme grubunda yenmedi mi? Deplasmanda da kök söktürmedi mi?
Bu takım, Avrupa’nın devlerine diz çöktürmedi mi?
Play - Off’ta turnuvaların gediklisi İrlanda’yı bileğinin gücüyle devirmedi mi?
Dört yıl önce de finallere katıldığı için tecrübe de kazanmadı mı?
Futbolcularımızın dediği gibi; Türkiye’nin rakibi yine Türkiye'ydi.

Grubumuzda ilk karşılaşmamızda güzel oynayıp İtalya'ya 2-1 kaybettik. Daha sonra İsveç'le 0-0 berabere kalıp alınan bir puan, son maç için umutlanmamıza sebep olmuştu.

Ev sahibi Belçika ile karışlaşıyorduk. Mustafa Denizli maç öncesi bir basın açıklaması yapıyor. "Biz buraya 1 gol atıp 1 puan alarak geri dönmeye gelmedik" diyip herkesi umutlandırıyor. İlk 20 dakika Belçika bastırıyor. Hatta Mpenza ile golü buluyorlar. Hakem ofsayt gerekçesiyle golü iptal ediyor. Yine Mpenza'nın bir kafa şutunu Rüştü mükemmel bir şekilde çıkarıyor. Herşey Belçika için iyi gözüküyor. Euro 2000'de en çok ikili mücadelelerde başarı gösteren 5 futbolcudan birisi olan Tayfur Havutçu, Tugay Kerimoğlu'nun yerine daha ilk yarı bitmeden giriyor.

Sonra Hakan Şükür'üm kaleci Wilde'nin üzerinden attığı muhteşem gol ve 2-0'lık galibiyet. Bu maçla ilgili yine bir anektod; Kaleci Wilde dakika 80'de kırmızı kart görmüştü ve kaleye Belçika'lı bir oyuncu geçmişti.

Grup ikincisi olarak Çeyrek Final'e çıktık. Portekiz golü bulup 1-0 önce geçti. İlk yarı bitimine yakın hakem penaltı verdi. Penaltı atışını kullanan Arif Erdem köşeye atmak yerine Vitor Bai'nın üstüne atınca beraberliği yakalama fırsatından olduk. Daha sonra Portekizliler bir gol daha bulup 2-0'la bizi elemişti.

Avrupa Fatihi Neden Galatasaray?

Türk futbolu yurt dışına ilk kez 1911 yılı Eylül ayında çıktı. Ve bir Türk takımı, Avrupa sahalarında ilk maçını 11 Eylül 1911 günü, Macaristan'ın Kolojvar kentinde, bu kentin adını taşıyan Kolojvar takımıyla yaptı. Bu Türk takımı Galatasaray idi.
Ahmet Robenson- Neşet İsmet-Cevat, Hasan, Bekir Bircan-Dalaklı Hüseyin, İdiris, Celal (Şehit) Galip Kulaksızoğlu, Emin Bülent Serdaroğlu'ndan kurulu Galatasaray, Türk futbolunun yurt dışındaki bu ilk maçında Macar Kolojvar'a 5-1 yenildi.
Yine aynı kentte, aynı takımla 13 Eylül 1911 günü oynayan rövanş maçını 4-1 kaybeden Galatasaray, 15 Eylül 1911 günü Budapeşte'de ünlü F.T.C. (Ferençvaroş) takımıyla karşılaştı, bu maçı da 7-1 kaybetti.
Bu ilk yurt dışı seyahatin son durağı olan Bükreş'te 20 Eylül 1911 günü Bükreş Karması ile oynayan Galatasaray, bu maçı 11-1 gibi çok açık bir farkla kazanarak yurt dışında ilk galibiyeti elde eden Türk takımı olmak onurunu da kazandı.

İlklerin Takımı Beşiktaş

* İlk kurulan spor kulubü (1903)
* İlk spor tesisi ve lokali kuran Kulüp (Akaretler-1909)
* İlk resmi İstanbul Ligi şampiyonu (1924)
* İlk eskirim şampiyonu kulüp
* İlk atletizm şampiyonu kulüp
* İlk güreş şampiyonu takım
* İlk voleybol şampiyonu takım
* İlk Başbakanlık Kupası
* İlk Federasyon Kupası
* 20 takım arasında yapılan Türkiye Ligi'nde ilk şampiyon
* Olimpiyatlara ilk defa bayan sporcu yollayan kulüp (1936-Berlin)
* Ülkemizde ilk defa sahnede spor gösterisi ve jimnastik hareketi düzenleyen kulüp (1910 / Kadıköy Apollon Sineması)
* Şampiyon Kulüpler Kupası'na katılan ilk Türk Takımı(1958-1959)
* Avrupa Kupaları'nda ilk tur atlayan kulüp (1958-1959 Şampiyon Kulüpler Kupası ön eleme)
* Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Çeyrek Final Oynayan ilk Türk Takımı (1986-1987)
* İlk sualtı sporları yapan kulüp
* İlk kıtalar arası seyahat yapan kulüp (USA)
* İlk boks şubesi kuran antrenörler yetiştiren kulüp
* Türkiye'de dekatlon yarışları yapan ilk kulüp
* İstanbul'da ilk defa uluslararası güreş turnuvası yöneten kulüp(1910-1911)
* İlk maraton müsabakasını kazanan sporcu `Maratoncu İbrahim`
* İlk `Atış Poligonunu` kuran kulüp
* Türkiye Süper Kupası'nı alan ilk takım
* İlk ve tek namağlup şampiyon olan takım
* Atatürk kupasını kazanan ilk takım
* 100.Yılında şampiyon olan ilk Türk takımı

Dünya Rekoru Fenerbahçe'de

Fenerbahçe bir sezonda hiç gol yemeden şampiyon olup bir dünya rekoru kırdı. (1922-1923)
Fenerbahçe tarihinde 81 kez şampiyon olup en çok şampiyon olan takım olmuştur.
Fenerbahçe Resmi ve Resmi olmayan Kupalarla Türkiye'de en fazla kupaya sahip olan takımdır. (Futbol: 124 kupa)
Fenerbahçe ayrıca tüm sporların toplam kupalarında da Türkiye'de en fazla kupaya sahip olan kulüptür.
Fenerbahçe ayrıca Türkiye Profesyonel 1. Futbol Liginde ilk şampiyonluğu yaşayan takımdır.
Fenerbahçe 1967 yılında Balkan Kupasını ilk kazanan Türk takımı oldu.
Fenerbahçe 1967/68 yılında tam 5 kupa birden kazanarak bir rekora imza attı.(Lig Şampiyonluğu, Türkiye Kupası, TSYD,Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık Kupası)
Fenerbahçe ayrıca 1969-70 sezonunda kalesinde sadece 6 gol görerek, çok büyük bir rekora daha imza attı.
Fenerbahçe 1973-74'te Türkiye 1. Ligi Şampiyonu olup,Şampiyonluk Kupası, Türkiye Kupası, ve TSYD Kupalarını kazandı.
Fenerbahçe 1988-89 Sezonunda Rakip Kalelere 36 macta tam 103 gol göndererek Türkiye Liglerinde bir sezonda en fazla gol atan takım ünvanına sahip oldu.
Futbolcusu bir maçta en çok gol atan takım. (Tanju Çolak, 6 gol, Fenerbahçe - Karşıyaka: 7-1, 1992-93 sezonu, 14.hafta
Fenerbahçe 1996-97 yıllarında ilk kez katıldığı Şampiyonlar Liginde, kendi sahasında 40 Yıl (56 maç) hiç yenilmeyen İngiliz takımı Manchester United'ı deplasmanda Boliç'in 78. dakikada attığı golle yenerek, Avrupa Rekoru kırdı.
Fenerbahçe 41 yıllık Türkiye Profesyonel Liginde En Çok Galip Gelen, En Az Gol Yiyen Takımdır. Bu da rekorlar kısmına giriyor.
Türkiye'nin Internet'te sayfaları bulunan ilk spor kulübümüzdür.
Atatürk'ün, stadına büstünün konmasına izin verdiği tek kulübümüzdür.
Türk Milli Takımı'na en çok oyuncu veren kulübümüzdür.
Bir futbolcusu için jübile düzenleyen ilk kulübümüzdür. (Lefter Küçükandonyadis)
Bir futbolcusu Dünya Karmasında oynayan ilk kulübümüzdür. (İsa Ertürk)
Atletizm'de Avrupa Şampiyonu olan tek kulübümüzdür. (1993)
Olimpiyat Oyunları'nda madalya kazanan tek Türk atletinin mensup oldugu kulübümüzdür. (Ruhi Sarıalp)
Uluslararası yarışmalarda birinci gelen ilk Türk kürekçisinin mensup olduğu kulübümüzdür. (1954, Tonguç Türsan)

Güldüren Diyaloglar

1) Ağzınla kuş tutsan... ne kuşu?! Ejderha tutsan bunlara yaranamazsınız..."
Ahmet Çakar

2) "İyi püskürtmüş!.."
Şansal Büyüka (Hakeme tüküren oyuncu için)

3) "İkinci gol de Boer'un ayağının şeyinden oldu, üçüncü gol gene de Boer'un şeyinden oldu..."
Turgay Şeren

5) Muhabir kız: (2 dakika röportaj yaptıktan sonra) Peki Rıza, ama kısa
bir aramız var, ben seni bırakmıyorum...
Rıza Çalımbay: Bırakma

6) "Zago'nun kel kafasından kayan top hız kazanıyor..."
Show Radyo spikeri (Gençlerbirliği-Beşiktaş maçında)

7) "Gooool!!! Durum 2-1 hatta 3-1..."
Juventus - Udinese maçında Tv8 spikeri (Juventus'un 3. golünü aktarıyor)

9) "Yediğimiz golü önceden çalışmıştık!.."
Samsunspor Teknik Direktörü Erdoğan Arıca (Galatasaray maçı sonrasında)


11) Erman Toroğlu: Çeldi...
Şansal Büyüka: Çaldı...
Erman Toroğlu: Çeldi...
Şansal Büyüka: Çaldı...
Erman Toroğlu: Çeldi, çaldı işte... (Erman Toroğlu ile Şansal Büyüka'nın muhteşem pozisyon yorumu - Lig Pazarı)

12) "Tenceren dibin kara, seninki senden kara..."
Tanju Çolak

13) "Futbolda uğur yoktur. Akıllıysan, güçlüysen, kuvvetliysen, en önemlisi zekiysen bir adım öne çıkarsın. Uğur mu? Var. Show TV'de Maraton programında. Olan bir şeyi ileri geri oynatırsın..."
Erman Toroğlu (Gazete yazısında)

14) "Alırız!"
Elazığspor Başkanı Baki Aydın ("Elazığspor'un kondisyonu yok" diyen muhabire yanıtı)

15) "Baba, ama Noel Baba gibi her lafa giriyorsun!.."
Ziya Şengül (Ahmet Çakar'a)

16) "Bakın mesele laf sokmaksa benden iyi kimse iyi laf sokamaz.
Başlayayım mı laf sokmaya?"
Ahmet Çakar (Programın başından beri kendisine laf sokan Ziya Şengül'e)

17) Ahmet Çakar: Bugüne kadar Fatih Terim'in yönetimi sırasında 20'ye yakın yabancı alınmış...
Güntekin Onay: Tam sayısı 22...
Ahmet Çakar: Global konuşuyorum ben.

18) Erman Toroğlu: Şimdi hocam yan hakem n'apıyo, Tommiks falan mı okuyor?
Şansal Büyüka: Aman hocam ya, ben de okuyorum!

19) Ahmed Hassan saklıyor topu, saklambaç oynuyor, toplu saklambaç!.."
Sabri Ugan

20) Erman Toroğlu: Türkiye'de 3 büyük takım var: 1)Beşiktaş, 2)Galatasaray, 3)Beşiktaş... Anladın mı Şansal?
Şansal Büyüka: Tamam hocam da pozisyona bi göz atsaydık hiç olmazsa..

21) "Hasan Şaş şöyle eliyle 'Allah belanı versin hocam' gibilerinden bir
hareket yaptı..."
Süper Fm'de Galatasaray-Fenerbahçe maçı spikeri

22) "Hiçbir Beşiktaşlı yönetici maymun değildir, Beşiktaş başkanı da hayvan terbiyecisi değildir, Beşiktaş yönetim kurulu da hayvanat bahçesi değildir!.."
Ahmet Çakar (İstifa eden Beşiktaşlı yöneticinin "Yönetim kurulunda maymun gibiydik!" sözünü değerlendiriyor)

23) "Karpuz yata yata büyür, futbolcu oynaya oynaya oynar..."
Erman Toroğlu

24) "Dünden bugüne bir günde gelinmez..."
Hıncal Uluç (Beşiktaş'ın değişen oyun tekniği ile ilgili muhteşem yorumu)

25) "İlhan'ın henüz iki 45 dakika yani bir 90 dakika çıkaracak gücü yok..."
Ahmet Çakar

26) " Ronaldo ile İ.Toraman bu takımın emniyet sibobu.."
Kazım Kanat

27) -Gollerimizi Hagi ile Arif attı sayın seyirciler. Bu tablo bana büyük Türk bestecisi Hacı Arif Bey'i hatırlatıyor nedense.
Ümit Aktan, Grasshopers-Galatasaray maçında

28) Rangers-Fenerbahçe maçında Fener'in kaçırdığı bir pozisyondan sonra Ziya Şengül:
-Bu... Bu... Bu gol katliami başka bir şey değil...

29) -Tugay, vurursa gol olur, vuruyoooor, aut...
Bülent Karpat

30) Can Bartu, ATV'de Besiktaş maçını yorumlarken:
-Walsh ikinci yarı çok etkisiz, kendisini oyunda hiç göremiyorum...
(Walsh devre arasında oyundan çıkmıştır)

31) Manchester Utd-Galatasaray maçında Cantona Stumpf'a yaptığı faulden sonra özür dilerken:
-Bir Fransız bir Almandan, bir Türk ve bir İngiliz takımlarının maçında özür diliyor.
Ümit Aktan

32) -Eee tabi sevgi olayı Ercan...
(Italyan hakem Collina oyundan çıkan Hagi'nin elini sikinca Tanju'nun Ercan Taner'e ettigi laf)

33) Abidin Aydogdu Danimarka-Fransa maçını anlatırken, Zidane koşarken topa basar ve düşer:
-Evet Zidan'dan fantastik hareketler...

34) Yanlış karar veren hakemi seyirciler protesto eder:
-Bu dünyadaki en yalnız insanlar hakemlerdir sevgili seyirciler, bu dünyanın
her yerinde böyledir.
Ümit Aktan

35) 8-0 lık İngiltere maçında 5. yada 6. golden sonra spiker:
-Evet sayın seyirciler İngilizlerin bir atağını daha gol yiyerek savuşturduk.
8. golden sonra:
-Maç bitti hala gol yiyoruz. Olacak iş değil

17 Ay Hapis Cezası Aldı

Gheorghe HagI son olarak aldığı cezayla gündemde. 2001’de Gençlerbirliği ile oynanan maçta hakem Erol Ersoy’a hakaret ettiği için mahkemeye verilmişti ve 17 ay hapsine karar verildi. Cezası paraya çevrildi. Hagi o maçta kırmızı kartla oyun dışı kalmış, sözlü ve fiili müdahaleden dolayı da Erol Ersoy’un açtığı davanın dışında 6 maç da ceza almıştı. Saha içinde kendine hakim olamayan futbolculardan biriydi. Çaktırmadan yaptıkları ve hakemlerle olan yoğun temasıyla nam salmıştı.

Kefen Giyerim O Formayı Giymem

Elvir Baliç, Türkiye’de transfer rekorlarının yanı sıra olaylarıyla da gündeme geldi. Real Madrid’de geçirdiği sakatlıktan sonra bir daha o şaşalı dönemini yakalayamadı. Kiralık geldiği Fener’de forma şansı bulamayınca kamplardan kaçtı, erken oyundan alınınca stadı terk etti. “Kefen giyerim o formayı giymem” dedikten sonra Galatasay’a transfer oldu. Konyaspor’da bir gün futbolu bırakan sonra geri dönen Balic yine futbolu bıraktığını ilan etmişti.

Rivayet şudur ki; İlk çıktığı antremanda taraftarlarca yuhalanmaya başlanmıştır. Fatih Terim’de taraftarlara dönüp “Ne yuhalıyorsunuz. En sağlam Galatasaraylı dediğiniz adam(Fatih Akyel) fenere gitti. Ne konuşuyorsunuz” demiştir.

Uefa Rekorları - 2007

SS Lazio’nun kalecisi Marco Ballotta, 43 yaş 241 günle UEFA Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden en yaşlı futbolcu oldu.

Kuzey İrlandalı hücum oyuncusu David Healy, UEFA Avrupa Şampiyonası elemelerinde 13 gol kaydederek, rekor kırdı.

Liverpool FC’nin, 6 Kasım’da Beşiktaş’ı 8-0 yenmesi bir UEFA Şampiyonlar Ligi rekoru oldu.

Thierry Henry, Ekim ayında Fransa’nın gol kralı Michel Platini’nin önüne geçerek, ülkesi adına 44 gol kaydetti.

Fransa’nın Olimpik Lyon takımı, art arda 6 kere kazandığı lig şampiyonluğuyla Avrupa’da yeni bir rekora imza attı

Hollanda Birinci Futbol Ligi’nde SC Heerenveen’in Heracles Almelo’yu 9-0 yendiği karşılaşmada 7 gol kaydeden Brezilyalı oyuncu Afonso Alves maçın kahramanı oldu. Alves’i başarıya götüren, X-etmeni (gizem) hala merak konusu…

Prekazi

1985-86 sezonunda Galatasaray’a transfer oldu. Özellikle serbest vuruşlardaki ustalığı ve assistleriyle ünlüydü. 1988/89 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale kadar çıkan Galatasaray’ın en önemli oyuncularından biriydi. 15 Mart 1989 tarihinde Köln’deki Monako - Galatasaray maçının 61. dakikasında 37 metre mesafeden attığı sıradışı golle izleyenleri şaşkına çevirdi. Prekazi’nin 1991 yılında Galatasaray’la yolları ayrıldı. Bir süre Altay ve Bakırköyspor’da top oynadıktan sonra ülkesine geri döndü.

Ağları Yırtan Gol

Metin Oktay’ın ağları yırtan golü, Türk futbol tarihinin en ilginç olaylarından biridir. 1959 yılında iki grup halinde yapılan Türkiye Ligi maçlarının finalinde Galatasaray-Fenerbahçe karşı karşıya gelir.
10 Haziran 1959 günü İnönü Stadı’nda oynanan maçın 39.dakikasında soldan dalan Metin Oktay, Fenerbahçe’nin santrhafı Naci Erdem’i geçtikten sonra ceza alanına girdiği anda müthiş bir sol vuruş yapar. Özcan Arkoç’un bakışları arasında ağlara giden top oradan da dışarı çıkar.


“Ağları yırtan gol” olarak tarihe geçen bu olay herkesi şaşkına çevirir. Golden sonra Fenerbahçeli futbolcular ağları kontrol etmekten kendilerini alamazlar.
Sarı Kırmızılı takım bu maçı Metin Oktay’ın tek golüyle 1-0 kazanır. Ancak 3 gün sonra yapılan ikinci maçı 4-0 kazanan Fenerbahçe Şampiyon olur.

7 Kişi 7-0

Galatasaray-Fenerbahçe rekabetinin en unutulmaz olaylarından birisi 1910-1911 sezonunda yaşanmıştır. 12 Şubat günü Kadıköy’deki Union Club sahasında yapılacak maça, aşırı lodos nedeniyle bazı Galatasaray’lı futbolcular karşıya geçemez. 11 kişilik takımı tamamlayamayan Galatasaray, Fenerbahçe sahasındaki maça ancak 7 kişi çıkabildi.

İnanılmaz bir inançla mücadele veren 7 kişi Fenerbahçe’yi kendi sahasında 7-0 yendi. Sarı Lacivertli takım da bu maçta kalecisi Ali Said’in sakatlanıp çıkması sonucu 10 kişi ve kalecisiz oynamak zorunda kalmış ve gol yiyenin kaleyi bir diger arkadaşına devretmesi şeklinde öteki futbolcularda bir bir kaleye geçmiştir. Bu inanılmaz zaferi kazanarak ezeli rekabetin en parlak sonuçlarından birini elde eden Galatasaray takımının o maçı hangi kadrosuyla oynadığını saptamak ne yazık ki mümkün olmamıştır. Bu konuda, kaynaklar arasındaki çelişkiler içinden çıkılabilecek gibi değildir.
Yanlışı göze alarak verebileceğimiz kadro şöyledir: Ali Sami - Ali, Bekir Bircan, Horace Armitage, Celal İbrahim, İdris, Emin Bülent.
(Cem Atabeyoğlu, bu maçta kalede Ahmet Robenson’un oynadığını belirtiyor. Ayrıca, onun verdiği kadroda Horace Armitage ve Bekir Bircan yok. Emin Bülent de iki ayrı kişi olarak verilmiş… Ancak, bütün bu isimlerin anılmış olması nedeniyle yine de belli bir sonuca varmış oluyoruz.)

Ali Sami Yen'e İşedi

sFernand CoulIbaly, oynadığı Anadolu takımlarını muhtemelen kendisi bile sayamaz. Sempatik Türkçesi çok takdir toplardı. Ama bu mazeretin arkasına az saklanmadı. Ali Sami Yen’e çiş yapmışlığı da vardır, Fenerbahçe taraftarına maç sonrası hareket çektikten sonra “Fenerbahçe dünyanın en büyük kulübü, bir gün ben de orada oynayacağım” demişliği de. Reklam filminde de oynadı. Bu ülkenin sevimli delisi olarak adını topraklara kazıdı. Güzel golleri hâlâ akıllarda.

Komik bir anısı;

Yenildikleri bir maçtan sonra televizyonculara röpörtaj verirken şöyle bir diyaloğa girmiştir:
Coulibaly: Abi hep onlara penalti, bu hakemler manyak be..
Muhabir: Coulibaly, ceza almayasın sende… Manyak diyorsun da..
Coulibaly:Ban turkşe bilmiyor, manyak ne demek bilmiyor..

“Benim işim gol, gelsin şakarım” sözü unutulmadı.

Dünya Kupası Rekorları - 2006

Almanya’da düzenlenen 18. Dünya Kupası finalleri, rakamsal olarak da birçok rekora ve ilke imza attı. İşte o rekorlar…


-İsveçli Markus Allback, FIFA Dünya Kupası tarihinin 2 bininci golüne imza attı. Allback’ın, ilk tur (B) Grubu’nda İsveç’in İngiltere ile 2-2 berabere kaldığı maçta takımı adına kaydetti ilk gol, kupa tarihinin 2 bininci golü oldu.

- Ronaldo, Dünya Kupası finallerindeki 15. golünü atarak, adını zirveye yazdırdı. Brezilyalı yıldız, Alman Gerd Müller’in 14 gollük rekorunu tarihe gömdü.

- İsviçre, kupa tarihinde, maçların normal sürelerinde gol yemeden elenen ilk takım oldu. İsviçre Milli Takımı, ikinci turda Ukrayna’ya penaltılarla elendi.

- Portekiz’in başarılı kalecisi Ricardo, Dünya Kupası finallerinde penaltılara kalan bir maçta, 3 penaltı kurtaran ilk kaleci oldu.

- Almanya, 4 Dünya Kupasında da penaltı atışlarına kalan ve sonunda tur atlayan ilk takım oldu.

- Arjantin’in Sırbistan-Karadağ’a 6. golünü atan Lionel Messi, kupa tarihinin en genç 5. golcüsü unvanını aldı. Messi golü bulduğunda, 19 yaşına basmasına sadece 8 gün vardı.

- 11 Haziranda Meksika’ya 3-1 yenildikleri maçta takımının tek golünü atan İranlı Yahya Golohammadi, kupa tarihinde skor yapan en yaşlı 5. futbolcu unvanını aldı. Golohammadi, o gün 37 yaşından 84 gün almıştı.

- Tunuslu Ali Boumnijel, Ukrayna maçında forma giyerek, Dünya Kupası tarihinde forma giyen en yaşlı 5. futbolcu unvanını aldı. Boumnijel, Ukrayna maçına çıktığında 41 yaşından 71 gün almıştı.

- Kupa tarihinin en yaşlı ikinci teknik adamı unvanını Togo Teknik Direktörü Otto Pfister (68 yıl 211 gün), en yaşlı üçüncü teknik adam unvanını ise İspanya Teknik Direktörü Luis Aragones (67 yıl 334 gün) aldı.

- Portekiz’in İngiltere ile normal süresi beraberlikle sona eren çeyrek final karşılaşması, teknik direktör Luis Felipe Scolari’nin 11 maçlık Dünya Kupası galibiyet serisine son noktayı koydu. 12 maçlık yenilgisiz teknik direktör unvanı ise halen Scolari’de bulunuyor.

- 2002 Dünya Kupası sahibi Brezilya, Almanya 2006′daki ilk 4 maçındaki galibiyetlerle kupa tarihinde peş peşe 11 maç kazanan ilk takım unvanını aldı.

- Almanya 2006 finalisti İtalya’da, kaleci Gianluigi Buffon, 4 dakikadır gol yemeyerek, kupa tarihinin en uzun süre gol yemeyen 5. kalecisi oldu.

- Arjantinli Horacio Elizondo, Dünya Kupası tarihinde hem açılış maçında hem de final maçında görev alan ilk hakem oldu. Elizondo, Meksikalı Benito Archundia’dan sonra bir Dünya Kupasında 5 maç yöneten ikinci hakem unvanını da aldı.

- 12 sarı kart ve 4 kırmızı kartın çıktığı Portekiz-Hollanda mücadelesi, kupa tarihinin bir maçta en çok disiplin kuralı uygulanan karşılaşması oldu.

- Cafu, 20 maçla Brezilya Milli Takımının Dünya Kupasında en çok kaptanlık yapan futbolcusu oldu. Cafu ayrıca, 16 galibiyetle Dünya Kupalarında en çok galibiyet gören futbolcu unvanını da aldı.

- Guus Hiddink, 3 ayrı takımla 3 ayrı Dünya Kupasında peş peşe 3 kez ikinci tura yükselen ilk teknik adam unvanını aldı. Hiddink, 1998′de Hollanda ile 2002′de Güney Kore ile 2006′da ise Avustralya ile ikinci tura çıktı.

- Brezilyalı Carlos Alberto Parreira, Dünya Kupası tarihinde 6 konfederasyonun milli takımlarıyla da karşılaşan ilk teknik direktör oldu.

- İkinci turdaki Fransa-İspanya karşılaşması, Dünya Kupası tarihinin 700. maçı oldu.

- İsviçre ile Ukrayna arasındaki ikinci tur karşılaşması, Dünya Kupası tarihinin en az gol atılan penaltı atışlarına sahne oldu. İsviçre penaltı atışlarında gol bulamayan ilk takım unvanını elde etti.

- İtalya’nın finale gelene kadar rakip filelere gönderdiği 11 golü, 10 farklı futbolcu kaydetti. İtalya böylece, 1982 yılında Fransa’nın elde ettiği rekoru egale etti.

- Almanya 2006, maç başına ortalama 52 bin 500 seyirci ile Dünya Kupası tarihinin en yüksek ikinci taraftar ortalamasını elde etti. Bu dalda rekor ABD 1994′te.

Dünyanın en iyi golcüleri

F.Bahçe Teknik Direktörü Arthur Zico, dünyada tüm zamanların en golcü 9. futbolcusu oldu. Halen aktif olarak futbol yaşamını sürdüren Hakan Şükür ise listede 87. sırada yer alarak Türk futbolcular içinde listede en yukarıda yer aldı.

Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu’nun (IFFHS), 1888 yılından 2007 yılı sonuna dek, ulusal liglerdeki performansları göz önüne alarak yaptığı değerlendirmede, 1971-1994 yılları arasında Brezilya, İtalya ve Japonya’da oynadığı toplam 596 lig maçında toplam 406 gole ulaşan Zico, dünyanın en golcü 9. futbolcusu unvanını elde etti.

Geçtiğimiz günlerde, 2007 yılının en başarılı kulüp teknik direktörleri değerlendirmesinde dünyanın en iyi 18. teknik direktörü olarak açıklanan Zico, oldukça başarılı geçen futbolculuğu döneminde de dünyanın en golcü 9. futbolcusu olma başarısını yakaladı.

PELE ZİRVEDE
Dünyanın en golcü futbolcuları değerlendirmesinde, Brezilya’nın efsanevi futbolcusu Edson Arantes do Nascimento ”Pele” zirvede yer aldı. 1957-1977 yılları arasında Brezilya ve ABD’de toplam 560 lig maçına çıkan Pele, 541 gol kaydederek, tüm zamanların en golcü futbolcusu oldu.

1931-1955 yılları arasında Avusturya ve Çekoslovakya’da 341 maçta 518 gole imza atan Josef Bican 2., Macarların ünlü futbolcusu Ferenc Puskas ise Macaristan ve İspanya’da 533 maçta 511 golle 3. sırayı elde etti.

HAKAN ŞÜKÜR 87. SIRADA
Türk futbolcular içinde ise halen faal futbol yaşamını sürdüren Hakan Şükür, IFFHS’nin değerlendirmesinde 87. oldu.

IFFHS’nin rakamlarına göre Hakan; Türkiye, İtalya ve İngiltere macerasında toplam 517 lig maçında 261 gole ulaşarak, Türk futbolcular içinde sıralamada en yukarıda yer alan oyuncu olarak dikkat çekti.

Değerlendirmede ayrıca Tanju Çolak 239 golle 141., Metin Oktay 226 golle 188., Hami Mandıralı 222 golle 203., Aykut Kocaman ise 200 golle 299. sırada yer aldı.

Bu arada Türkiye’de futbol oynamış yabancı futbolcular içinde ise Galatasaraylı Mario Jardel 231 golle 167., Galatasaraylı Gheorghe Hagi 227 golle 185, Fenerbahçeli Pierre van Hooijdoonk ise 226 golle 189. sırada bulunuyor.

İLK 10 VE TÜRKLER
IFFHS’nin 1888-2007 yılları arasındaki değerlendirmesinde ilk 10 sırada yer alan oyuncularla, listeye giren Türk futbolcular şunlar:

Futbolcu Oynadığı Ligler Maç Gol
——————– ———————- — —
1-Edson Arantes do Nascimento ”Pele Brezilya-ABD 560 541
2-Josef Bican Avusturya-Çekoslovakya 341 518
3-Frenc Puskas Macaristan-İspanya 533 511
4-Romario de Souza Farias Brezilya-Hollanda-İspanya Avustralya 612 489
5-C.Roberto de Oliveria ”Dinamite” Brezilya-İspanya 758 470
6-Imre Schlosser Macaristan-Avusturya 318 417
7-Gyula Zsengeller Macaristan-İtalya-Kolombiya 394 416
8-James Edward McGory İskoçya 408 410
9-Arthur Antunes Coimbra ”Zico” Brezilya-İtalya-Japonya 596 406
10-Gerhard Müller Almanya-ABD 507 405

87-Hakan Şükür Türkiye-İtalya-İngiltere 517 261
141-Tanju Çolak Türkiye 281 239
188-Metin Oktay Türkiye-İtalya - 226
203-Hami Mandıralı Türkiye-Almanya 499 222
299-Aykut Kocaman Türkiye 352 200

Yürüyüşü buldu, AIDS'ten öldü

Majid MususI Bursaspor’un timsahı. Aramızdan ayrılan Mususi, bu ülke futboluna ismini unutulmaz harflerle kazımıştır. Oynadığı dönemde gollerini çakmasıyla nam salan Ugandalı futbolcunun da ülkesinde bir tecavüz davasıyla yargılandığı bilinirdi. Bursaspor’un en iyi döneminin tutulmaz golcüsü olan Mususi, Çanakkale Dardanelspor’da oynadığı dönemlerde seks düşkünlüğüyle tanınırdı. Ölümünün bu kadar erken ve AIDS yüzünden olması ne üzücü.

Devrim Çetin’in kendisi hakkında bir yazısı;

Bursaspor’a timsah lakabını o kazandırmıştı. Ülkesinde kutsal sayılan timsahları gol sevincine taşımış, tüm ülkenin sempatisini kazanmıştı. Bursaspor tarihine adı altın harflerle kazındı, yakalandığı amansız AIDS hastalığı sonucu 14 Aralık 2005 tarihinde aramızdan ayrıldı.

O dönem 18′li yaşlarımdaydım ve dün gibi hatırlarım Coulibaly’nin peşinde çok koştu Bursaspor. Hatta öyle merak etmiştim ki Coulibaly’yi. Kim bu adam, bundan başka adam yok mu, bu kadar uğraşılır mı? dediğim dün gibi hafızamda. Piyangodan çıkan isim, tüm Türkiye’nin tanıyacağı bir döneme damgasını vuracak ve adı hafızalardan silinmeyecek Fransa’nın Rennes takımından gelen Majid Mususi oldu. Herkes için kapalı kutuydu aslında. Heyecanla tüm Bursaspor camiası İnter Toto Kupası maçlarını bekliyordu.

İlk maçında İngiltere’nin Wimbledon takımını deplasmanda 4-0, ikinci maçında İsrail’in Beitar Jerusalem ekibini kendi evinde 2-0, üçüncü maçında Belçika’nın Charleroi takımını deplasmanda 2-0 yenen, gruptaki son maçında kendi evinde Slovak ekibi FC Kosice ile 1-1 beraber kalan Bursaspor, gruptan lider olarak çıkmıştı. Sonraki turda Yunan temsilcisi Ofi Crete’yi 2-1 ile geçen Bursaspor’u tüm Türkiye konuşuyor, hatta bu Ercüment, Baliç ve esas çocuk Mususi kim diyordu? Sağ kanattan Ömer’in, soldan genç yıldız Baliç’in mükemmel muz ortalarını affetmiyordu Ercüment ve Mususi. Fazla uzun olmayan boyuna rağmen güçlü fiziği ve attığı gollerle tüm gözlerin kendisine çevrilmesini sağlamıştı Mususi.

Bursaspor, son maçında Alman temsilcisi Karslruhe ile eşleşmiş ve bütün gözler şeytan üçgeni haline gelen bu isimlere çevrilmişti. Rakibin kadrosunda Almanların efsane ismi Haaesler, bir dönem sonra Türkiye’ye gelen Adrian Knup ve Tarnat gibi tanınmış isimler vardı ama herkes Bursaspor’dan galibiyet bekliyordu. Efsane Haaesler takımını öne geçirdi, genç yıldız adayı Baliç ile beraberliği yakaladı Bursaspor ikinci yarıda. Sonrasında Şaban’ın kendi kalesine attığı golle yenik duruma düşen Bursaspor’da sahneye siyah fırtına Mususi çıktı ve dakikalar 79′u gösterirken attığı gol sonrası yaptığı ilginç yürüyüşle bir anda gözlerin tamamen üzerine çekilmesini sağladı. Sonrasında uzatmalara kalan maçı 3-3 tamamlayan maçı Bursaspor talihsiz bir şekilde elenerek kupaya veda etmişti.

O gol sonrası yaptığı ilginç yürüyüş Bursaspor’da bir çok şeyi değiştirmişti. Bursaspor’un sembolü olan Yeşil inciler artık Yeşil timsahlar diye anılmaya başlanacaktı ki öyle de oldu. Bursaspor’un isminin geçtiği yerlerde Timsahlar denmeye başlandı. Yazımın başlığında belirttiğim gibi Mususi Bursaspor için bir milattı. Türkiye’de Mususi ismi yokken Bursaspor deyince kimin aklına timsah gelirdi? Timsah yürüyüşünü kim duymuştu ki.

Bursaspor’un miladını değiştiren ve 94-95, 95-96 ve 96-97 başarılı sezonlarından sonra Gordon Milne’nin tercihi sonucu Çanakkale Dardanelspor’a gitmiş ve daha sonra da futbol yaşamını Çin ve Vietnam’da sürdürmüştü. Geçen Mayıs ayındaki Bursaspor dergisindeki röportajında “Ne kadar uzakta olsam da onları aklımdan çıkarmam mümkün değil. Bursa’da çok güzel günlerim geçti. Bursaspor ve Bursaspor taraftarı gerçekten çok fantastik” cümlesiyle camiayı unutmadığını ve çok özlediğini de dile getirmişti.

Peki Bursaspor Mususi’yi unuttu mu? Hiçbir zaman unutmadı, hatta sonrasında kurulan taraftar gruplarının bazılarının logosu, bazılarının isminde timsah her zaman vardı. Peki diyeceksiniz ki Mususi ismi niye bir yere verilmedi?

Beni tanıyanlar iyi bileceklerdir ki ben kendi çapımda bir fikir atmıştım ortaya. Mesela herkesin bildiği gibi Bursaspor’un teksas tribünü vardı, ben 15 yaşımdayken de vardı, 30 yaşına geldim yine var, 50 yaşına geleceğim yine olacak ve ismi artık ekol olmuş. Bazıları diyecek ki Teksas tribünü bir grubun ismi. Ben ayrı ayrı çok gruba karşı olan biri olarak kimseye ayrı bir grup kurun da demiyorum, zaten böyle bir şey demeye hakkım da yok ama sadece ve sadece tribünlerin bir bölümünün adı Mususi tribünü olabilir diyorum. Neden Bursa stadında kapalı, açık, maraton vs. tribünlerinden herhangi birinin bir kısmının adı Mususi tribünü olmasın. Teksas tribünü ismini taraftar koydu, Mususi tribününün ismini de taraftar koyabilir. İnanıyorum ki Mususi isminin ölümsüzleşmesi için bence çok iyi bir fırsat olacaktır. Nasıl Bursaspor için bir timsah gerçeği varsa bunun icadı Mususi gerçeği de artık bir yerlere işlenmelidir.